Bir yerin yerlisi olmak benim çok alışık olmadığım bir kavram. Küçüklüğümde birden fazla kez şehir değiştirdiğim ve çokça taşınma içinde yer aldığımdan kendimi -uzun süredir İstanbul’da yaşamama rağmen- hiçbir yerin yerlisi sayamıyorum. Oysa bir yere bağlı olmak, oranın “yerlisi” haline gelmek, belki bir anlamda kök salmak özendiğim bir şey.
Elbette bir yerin yerlisi olmak biz insanlara özgü bir kavram olsa da, bu kavramın zaman zaman şirketlere de uyarlanabileceğini görüyorum. Özellikle yurtdışında geliştirilen bazı uygulamalarda gördüğüm ama yavaş yavaş yerli uygulamalara da gelen ve uygulamanın bir yerinde o uygulamanın yapıldığı şehri görmek, bende nedense o şirkete karşı bir sempati oluşturuyor.
Artistanbul’da en çok hoşuma giden şeylerden birisi, şirketin de aslında muhitinin yerlisi olması. Geçtiğimiz 15 yılda birkaç kez taşınmış olsa bile Artistanbul “Cihangirli” diye anabileceğimiz bir şirket. Kabaca “el kadar” diyebileceğimiz bir semt olan Cihangir’in bir ucundan diğer ucuna yürürseniz, bizim şirketin tarihçesini de adımlayacaksınız demektir.
Hikâyemizin dönüm noktalarından biri de aslında geçtiğimiz yıl içinde oldu. Gittikçe büyüyen Artistanbul yine kabuğuna sığamaz oldu ve yılın sonunda daha büyük bir ofise geçmek için hazırlıklara başladık. Elbette bu taşınma işini de bize yakışır şekilde yapmak gerekirdi. İşte bu yazı hem nasıl taşındığımızı hem de yeni ofisimizi anlatmak için kaleme alındı.
Yeni ofisten beklentiler
Bizler hepimizi etkileyecek kararları olabildiğince –her zaman değil sevgili çalışma arkadaşlarım, her zaman değil– beraber almaya çalışan bir ekibiz. Bu sebeple yeni bir ofis aramayı ve bu ofisten neler beklediğimizi belirlemeyi sadece birkaç kişinin omuzlarına yıkmadık.
İlk yaptığımız şey, ortak bir çalışma belgesinde ofisteki herkese yeni ofisten beklentilerini sormak oldu. Eski ofisimiz biraz sıkış tıkış olduğundan, gelen istekler elbette daha geniş yerleşebileceğimiz bir alan ve daha rahat bir çalışma ortamı yönünde oldu. Açıkça söylemek gerekirse, bu isterler arasında “power nap” alanından pilates topuna, üzerinde lehim yapılacak sabit bir masadan yeni bir yavru kediye kadar gerçekten ilginç isterler de vardı. Bu isterlerin bir kısmını karşıladığımızı söyleyebilirim :).
Bu isterleri topladıktan sonra sıra nasıl bir yer aradığımıza geldi. Cihangir’i merkez alan bir daire çizdik ve o daireyi olabildiğince küçük tuttuk, zira semtten de ayrılmak istemiyorduk ama bir yandan da o çevrede 200-300 metrekare arasında bir mekân bulmak da zordu. Tabi ofis bulamadıkça daire büyüdü, daire büyüdükçe “Seyrantepe’de güzel bir yer buldum aslında” ya da “Üsküdar o kadar uzak bir yer değil” gibi cümleler de kurulmaya başlandı. Bana kalırsa taşınma işinin en ciddi sıkıntısı da burada. İstanbul gibi bir yerden bir yere gitmenin gidilecek yerde yapılacak şeyden daha önem arzettiği bir şehirde insanların kurulu düzenlerini değiştirmeyi istemek, hem adil değil hem de motivasyon açısından sıkıntı yaratabilecek bir konu.
Bu sıkıntıyı azaltmak için zaten haftada bir gün –uzak olmayan bir gelecekte belki iki gün– uzaktan çalışmaya imkân versek de, birlikte olmanın yarattığı etkiye de inandığımız için Artistanbul’un her zaman bir ofisi olacak. Bu yüzden eğer yapabilirsek hem semtle bağımızı koparmamak için hem de kimseyi yeni bir yere gelmeye alışmaya zorlamamak için Cihangir’de kalmak istedik.
Ta-Da: Artistanbul’un yeni ofisi
Tüm bu isterler ve yer bulma çabaları en sonunda benim her sabah zaten önünden geçtiğim ve “Bunun temeline de çok beton döktüler ama binayı hızlı çıktılar!” diye baktığım yeni bir apartmanın girişindeki kiralık yazısını görmem ve kafamı cama yapıştırıp “Burası ters dubleksmiş ya… ” diyerek ofise gidip tüm ofisi sevgili Okan’ın bilgisayarının başına toplamamla sonuçlandı. Biraz pazarlık, az hesap kitap ve elbette bolca “hallederiz”le birlikte yeni ofisimizi bulmuş olduk.
Artistanbul bundan sonra Cihangir Caddesi, Ethem Kafoğlu Ap. No: 52/1‘den evrene seslenmeye devam edecek.
Yeni ofis hepimiz için yenilikler getiriyor. Artık geliştiricilerin daha izole çalışabilecekleri bir alanı var ve bu alan 2019’da büyümesini planladığımız geliştirici ekibin sıkışmadan büyümesine yetecek kadar büyük bir alan.
Eğitim ekibimizin bolca dolabı ve kendisine ait bir odası var ki, geçtiğimiz yıl zaman zaman kolilerin üstünden atlamak zorunda kalan Gamze için bu epey iyi bir haber.
Bora her ne kadar istediği masada oturamasa bile –gün gelir devran döner, Bora!– en azından artık çizimlerini gün ışığında yapabilecek.
Mucitiz.Biz‘in kendine ait bir stüdyosu da ofisimizin nimetleri arasında. Bu stüdyoyu biraz zenginleştirdikten sonra kendi podcast’ini kaydetmek isteyen ya da eğitim videosu çekimi yapmak isteyen herkese açmayı, ben kendi adıma çok istiyorum.
Büyük bir toplantı odamız ve yeni maceralara yelken açacağımız şu an tanışmadığımız ama gelecekte iş arkadaşı olacağımız insanlar için boş yerlerimiz de var.
Son olarak ama belki en önemlisi, sevgili kedimiz Yazgülü için koklayacak çok yer, koşturacak çok merdiven var!
Öte yandan sevgili 3Dörtgen ekibi sayesinde bizim de bir paydaşı olduğumuz P4P projesi için de ofiste epey güzel bir yer ayırdık. Eski ofiste kısıtlı yer nedeniyle baskı süresince gelenleri pek misafir edemiyorduk ama yeni ofiste hem çalışmaya devam edebilir hem de ofisimizin güzel kahvelerinin tadına bakabilirsiniz.
Kapımız herkese açık!
Elbette bu kadar güzel şeyi bir araya getirmek için yoğun bir çaba da harcamak gerekti. Bu süreçte yeni masalar almaktan yeni bir binaya internet naklettirmeye kadar pek çok dertle uğraştık. Öte yandan ofisi kendimize adapte edebilmek için epey tesisat işi yapmamız gerekti. Benim gibi ne kablo gözükmesini ne de kanal çekilmesini sevmeyen birinin başında olduğu bu tesisat işi, sevgili Onur‘dan ve tesisat işini yapan dostlarımızın hayatından epey bir çaldı.
Vergi dairesinden siciline, internet servislerinde adres güncellemekten yepyeni kartvizit yaptırma ihtiyacına kadar bir sürü koşturma da bu işin tuzu biberi oldu.
Artistanbul’un kapısı dostlarına ve kendisiyle tanışmak isteyen herkese her zaman açık oldu. Eğer bir kahve içmek isterseniz ya da sadece burada neler oluyor diye merak ediyorsanız, yeni ofisimize her zaman bekleriz!
Fırat Işıldak
Sevgili Akın, Sevgili Ali ve Artistanbul Ailesi,
Bizim de bir ofisimiz var ve ofis arkadaşlarım ofisinizi ziyaret etmeyi çok uzun süredir hayal ediyorlar. Bu hayalleri, ofisinize şahsen yaptığım bir ziyarette tattığım punch’ı anlata anlata bitiremememden kaynaklanıyor olabilir. Ofisinizi ziyaret etmiyor olmamız ise, ofis arkadaşlarımın ofisinizi görmesi halinde bizim ofiste de çıtayı yükseltmek zorunda kalmak endişesi taşıyor olmam olabilir.
Ama hayaller gerçekleşesi ve endişeler giderilebilesi…
Yeni ofisinizin işlerimizde ve hayatlarımızda pek güzel bir yer edinmesi temennisiyle saygılar sunarız.
Fırat Işıldak
Ali Işıngör
Sevgili Fırat selam :),
Sanırım resmi içeceğimiz Nuri Alço’dan bahsediyorsun. Sadece ofiste değil, Nuri Alço’da da çıtayı epey yükselttik.
Önümüzdeki günlerde bir ofise merhaba partisi yapacağız, birkaç güne e-postana davetiyesi düşebilir, sen ekibi şimdiden hazırla 🙂