Arçelik’in 3D Printer projesi karşıma geldiğinde ilk anda nasıl bir sürece girdiğimizi tam olarak hayal edememiştim. Sonucuna baktığımızdaysa önümüzde boş bir sayfayla çıktığımız bu yolculuğu, elimizde satranç takımları, dolap kilitleri ve süper kahraman modelleriyle tamamladık. Kendimi nasıl bu yolculuğun içinde bulduğumu soracak olursanız, cevabım ”Artistanbul ailesinin bana olan güveni sayesinde” olurdu. Nihayetinde illüstratör olarak daha önce işlevsel kullanıma uygun herhangi bir ürün tasarlamamıştım. Bu süreç benim 3 boyutlu tasarım hakkında eğitim almamla başladı. Yaratıcı çizim sürecinde de elbette ki yalnız değildim. Sevgili ekip arkadaşım Deniz Ege Tunçay ve Gizem Belen Akgüney ile birlikte kendi uzmanlık alanlarımız üzerine odaklı, ortak bir çalışma planı oluşturarak bu işin üstesinden geldik. Aslına bakarsanız, bu süreç boyunca birçok şey öğrenmenin yanı sıra çok eğlendiğimizi söyleyebilirim.
Arçelik 3D Printer ile hayalden gerçeğe
Arçelik 3D Printer projesi ile birlikte öğrenciler için yeni eğitim müfredatları oluşturuldu ve bu yeni eğitimler, 3D Printer ile basılacak olan 100 kadar modeli de içeriyor. Böylece öğrenciler, edindikleri bilgileri somut objeler aracılığıyla gözlemleme ve deneyimleme şansı yakalıyorlar. Proje kapsamında oluşturulan eğitim müfredatlarının hem görselleştirme aşamasında hem de 3 boyutlu tasarım kısımlarında yer alma şansı buldum. Uzunluk ölçülerinden hücrenin organellerine, 3 boyutlu yazıcının çalışma prensiplerinden sürtünme kuvvetine kadar birçok konuda resimleme yaparak müfredatın renklenmesine ve anlaşılırlığının artmasına katkı sağladım.
İşin en yoğun kısmıysa eğitim ekibimizin belirlediği, 3 boyutlu yazıcıdan basılacak çok sayıdaki içeriğin tasarımlarını oluşturmaktı. İlk adımımız bir iş planı oluşturmak oldu. Bu plana göre ben, modellenecek olan görsellerin eskizlerini çizip Deniz Ege ile paylaştım. O da bu 3 boyutlu modelleri oluşturdu. İlerleyen süreçte içlerindeki en eğlenceli görünen bir kaç tasarımı Deniz Ege’ye bırakmayıp kendim modelledim :).
Bu süreci daha detaylı anlatmam gerekirse; ilk olarak eğitim ekibimiz bize yaklaşık 100 adet, 3 boyutlu modeli hazırlanacak olan objeleri içeren bir liste sundu. Bu listeye ilk kez bakıp Roberval Dengesi, beyin gibi bazı maddeleri gördüğümde, kendi kendimi omuzlarımdan
Çalışmanın ortasında bozulan Wacom Cintiq
İlerleyen süreç içerisinde çizim yapmak için kullandığım Wacom cihazımın ekranında iki beyaz leke belirmesi ise beni en çok korkutan şey olmuştu. Yetiştirilmesi gereken işler bir yana cihazımla duygusal bir bağ kurduğumu o zaman fark ettim. Garantiye gönderirken firmayı gerek telefonla, gerek sosyal medyadan, gerekse cihazı gönderdiğim kutuya koyduğum duygusal notlarla o kadar bunaltmış olmalıyım ki, bana en hızlı şekilde yepyeni bir Wacom Cintiq gönderdiler. Mecburen bu yeni, ışıl ışıl ve yakışıklı cihazı da bağrıma bastım. Umarım eskisi daha iyi bir yerdedir, onu özleyeceğiz.
Sonuç olarak hep birlikte, bazıları sade bazıları ise çok karmaşık olan yüzden fazla özgün model ortaya çıkardık. Kendi adıma bu süre zarfında yaptığımız işten ve ekip çalışmamızdan çok keyif aldığımı söylemek istiyorum. Beklenmedik bir anda dahil olduğum bu yolculuk bana yeni şeyler öğrenme, yeni insanlarla tanışma fırsatı sağladı. Ayrıca artık Nemrut Dağı’ndaki heykelleri bakmadan çizebiliyorum!
Bütün bu çalışmanın sonunda, kısa süre öncesine kadar sadece kafanızın içinde yer alan bir objeyi elinizde tutabiliyor olmak ise çok keyifli ve ilginç bir deneyimdi. Bir gün bir satranç takımı tasarlayacağım aklıma bile gelmezdi. Sanırım Artistanbul çalışanı olmanın en büyük getirilerinden biri de sürprizlerin hiç bitmemesi oluyor!