Kısayollarla Örülü Solucan Delikleri
Deneyimlediğimiz gerçekler ve onların yansımalarının sürekli karşımıza çıkması, doğanın kanunu olarak yorumlanabilir. Bu durum, Bilgi Teknolojileri açısından da geçerliliğini korumaktadır.
Lorentzian Solucan Delikleri
İnsanlar mobil uygulamalardan ne bekler?
Bilgisayarlar hayatımıza girdiğinden beri, son kullanıcılar için işletim sisteminin en sık kullanılan alanı masaüstü oldu. En kısa yoldan tüm uygulamalara erişmek isteyen kullanıcılar, Windows masaüstünü kısayollarla doldurur ve sonra da bilgisayarlarının yavaşlığından yakınırdı. O zamanlar bir bilen olarak iki farklı açıklama yapma ihtimaliniz vardı; ya bu kadar kısayolu masaüstünde tutmamaları gerektiğini söyleyecektiniz ya da başka bir işletim sistemi kullanırlarsa daha performanslı çalışabileceklerini. Elbette ilk ihtimali açıklamak ve uygulamak, her zaman daha kolaydır. Siz de kolayına kaçtınız ya da bir başka deyişle, kısayolu seçtiniz.
İnsanların bu davranışı sergilemelerinin altında tek bir gerçek yatar; kısayoldan sonuca ulaşma isteği. Bu durum, özellikle gelişen teknolojiyle birlikte mobilleşen toplumların en büyük ihtiyacı olan hızın, zaman düzleminde her geçen gün ivme kazanmasının bir yansımasıdır.
Şu an mobil yaşadığımız dünyanın masaüstü programcılıktan kalan yegâne alışkanlığı, hâlâ son kullanıcılara yansıyan kısayol arayışıdır. Bu arayış, kendini akıllı telefonlardaki mobil uygulamalarda hayat bulur. Bugünlerde son kullanıcıların hiçbir performans kaygısı olmadan masaüstüne hâlâ tüm uygulamalar için kısayol oluşturmaları süregelen bir durumdur.
İnsanlar makinelerden işlerini kolaylaştırmalarını ve özellikle de bu işlerin hızlıca yapılmasını istiyor. Fiziksel olarak gerçekleştirebilecekleri çoğu süreci mobil uygulamalarla yapmalarının altında yatan en büyük motivasyon, tam da bu kısayollardır. Hepimizin bir banka şubesine giderek gerçekleştirebileceği işlemleri; oraya ulaşmak, sıra beklemek, görevlilerle anlaşabilmek gibi olası sıkıntı ve zaman kayıplarına uğramamak için mobil bankacılık çözümlerini sıklıkla kullanırız.
Masaüstü bilgisayarların yüksek donanım gücüyle sağlanan kısayollu erişimlerin, daha düşük donanımlar içeren akıllı telefonlarda da aynı şekilde beklenmesi, son kullanıcılar için anlaşılabilir bir durum. Mobil dünyada bu kadar yüksek donanım kapasitesi yok ve bu durum mobil programcılar için büyük bir handikap. İşte bu noktada mobil programcılığın özü, hayatın diğer tüm alanlarında olduğu gibi devreye giriyor.
Algı yönetimi
Algı yönetimini birçok farklı mekanizmayla hayata geçirebilirsiniz. Bu mekanizmaların en etkilisi, özellikle mobil dünyada tasarım ya da geliştirici arkadaşların anlayacağı bir dille UI’dir (Kullanıcı Arayüzü). Hayatında ilk uygulamasını 2008 yılında yazan biri olarak, naçizane tecrübem bana mobil uygulamaların %50’sinin UI olduğunu söylüyor. Algıyı yöneteceğiniz en önemli alan mobil uygulamalarda burasıdır. Yazdığınız uygulamanın yarısıdır. Çünkü; uygulamanızı açacak kullanıcılarda tasarımınızla yaratacağınız algı, uygulamanızı ve dolayısıyla sizi rezilde edebilir vezirde. İnsanlar için uygulamanızda kullandığınız renkler, çizgilerin tonları, boyutları ve hatta simgelerinizin kıvrımları bile çok önemlidir. Bazı geliştirici arkadaşların bunlara güldüklerini tahmin edebiliyorum. Gerçeklerle zamanla yüzleşen kişileri özellikle mobil dünyada fazlasıyla gördüm. Bu tasarım; geliştiricilerin çok çok önem verdikleri mühendisliğin (development) iyi özelliklerini parlatır, kötü özelliklerini ve hatalarını kapatır. Makyaj gibi. İyi geliştirilmiş uygulamanızda kullanacağınız kötü bir tasarım da sizi son kullanıcılar nezdinde çok kötü bir uygulama sahibi yapabilir.
%50’si tasarım olan mobil uygulamaların %40’ı ise UX’dir (Kullanıcı Deneyimi). Günümüzde birçok yerde UI/UX olarak bir arada gösterilmeye çalışılsa da, iki farklı alandır. Temelde kesiştikleri noktalar vardır fakat kesinlikle ayrı alanlardır. Ayrı bir geliştirme ve tasarlama zamanı isterler. UX için daha çok, tasarım ve geliştirmenin bir araya geldiği bir alan diyebiliriz. Kullanıcı alışkanlıklarının iyi gözlemlenmesi gerekir. Aynı doğrultuda psikolojik ve sosyolojik gözlemlere dayalı yönlendirmelerin de, bu alışkanlıklar neticesinde sonuçlandırılmasıyla ortaya çıkabilir.
Maalesef günümüz mobil dünya gerçekleri içerisinde doğmayanlar, ya kendilerini bir şekilde bu dünyaya entegre etmeye çalışırlar ya da asla entegre olamazlar. Yine de tek bir öneride bulunmam gerekirse; mobil geliştiricilerin, adaylarının, masaüstü programcılıktan veya çok farklı alanlardan gelen proje yöneticilerinin asla unutmaması gereken anahtar sözcük “kısayol”dur. Solucan delikleri de diyebilirsiniz buna.
Mobil dünya eşittir hız! Bu yüzden eskiden kalma bir sözde, bu tip proje yöneticileri için durumu değiştiremeyecektir ne yazık ki… “Zamanla düzelir”. Eskiden bu sözde geçen ‘zamanla’ ile ifade edilen kavramın bugün yarattığı algı aralığı çok daha kısalmıştır. Günümüzde hem hayatın giderek hızlanması hem de bu doğa kanununun bilgi teknolojisine yansıması, mobil hayatta da sıklıkla görülür. Şimdi ise buradaki “zaman” sözcüğüyle ifade edilen süre, hesaplanamayacak kadar kısadır. Örneğin bu sebepten Google, tüm gücüne ve elinde bulundurduğu onca bilgiye rağmen hâlâ sizlerin en ufak bilgisine ihtiyaç duyar. Bu amaca yönelik yaklaşımlarda bulunur, çünkü günümüzde en değerli şeye sadece en yüksek oranda sahip olmak yetmez.
“Mac OS X mimarisi”. Sizin tek bir tuşla harekete geçmesini istediğiniz uygulamaların donanımda yansıması (Kaynak: Oytun Şengül).
Solucan delikleri yaratın
Böylesi bir dünyada alışılmış hiçbir teori veya pratik, uygulamaya eskisi gibi yansımaz. Birileri gelir ve yarattıkları algıyla, sizden daha büyük bir toplumsal gücü yönetebilir (Algı Yönetimi) Bunu, kendisini çok daha kolay bir yoldan erişilebilir kılarak gerçekleştirir (Hız). Dahası bu yapıyı, sizden çok daha küçük ve daha az karmaşık bir fikirle yola çıkarak oluşturur (Kısayollar). Bu yapılar, esas ihtiyaca odaklanmış fikirler ve bu fikirlerin sosyo-psikolojik etkilerinin iyi gözlemlenmesi neticesinde elde edilir (UI/UX/Development).
Bu noktadan sonra Puzzle’ın parçalarını tamamlamayı sizlere bırakıyorum: Google > Facebook > Instagram > Foursquare > Twitter > ve belki de senin uygulaman!
Masaüstü programcılığı bir kenara bırakırken, içerisinden servisleri alın. Bunları Bulut’a bağlayın ve insanlara en iyi tasarım ve kullanıcı deneyimiyle ceplerinden kısayollar ve solucan delikleri yaratın.
Mutlu Yıllar.