Giyilebilir Teknolojiler ve Değişen Geliştirme Süreçleri
Teknolojiyi takip eden tüketiciler olmaktan çıkıp; onu geliştiren hatta yapan bireyler olacağımız günler yakın. Giyilebilir teknolojiler bunun ilk adımı olabilir.
“Giyilebilir” dedim ama Glass‘ı buna dâhil ettiğimi söyleyemem. Gözleri bozuk insanlar bile gözlük takmayı sevmezken Glass’ın geniş kitlelerin kullanılacağı kişisel bir ürün olacağını sanmıyorum. Bunun yanında birçok iş alanında çok iyi bir yardımcı olarak hayatımıza girmesi de olası. Kendim için konuşursam, kod yazarken fazladan bir ekran olması ya da ameliyata giren bir doktorun hastasının verilerini Glass üzerinden takip etmesi hoş olacaktır.
Giyilebilir teknolojiler olsa da çoğu kişinin farkında olmadığı ama yeni yeni pazara çıkan kulak içi Bluetooth kulaklıklar da hayatımıza girecek. Bir ekran zorunluluğu olmadan sesle komut vererek birçok işlemi yapabileceğiz. Bu da ses işleme projelerine çok daha değer kazandıracak. Bu projeler aynı zamanda Glass için de kullanabilir olacak ancak kamerası olsa da işlemci gücü gibi etkenler düşünüldüğü zaman Glass’ta görüntü işleme için halen doğru zamanın geldiğini düşünmüyorum.
Mobil uygulama ekosisteminden bahsetmek gerekirse, şu an Google Play Store ve App Store’da milyonlarca uygulama bulunmakta. Bu sayı gün gün artarken hangi uygulamalar arasında rekabetin daha yukarıya taşınacağını göreceğiz. Bu bağlamda uygulamalarda kalitenin çok öne çıkacağını söylemek bir iddia dahi sayılmaz. Yazılım kalitesi konusunda söylenecek çok şey olmasına rağmen temel farkı ortaya koyacak alanlar kullanıcı arayüzü, performans, güvenlik, optimizasyon ve en önemlisi işlevsellik olacak. Kullanıcı deneyimini hedefleyen bu kriterler hakkında yol haritaları belirlenmeye başladı fakat yolun daha çok başındayız. Uygulamaların arayüzleri sadeleşirken, karmaşıklığı çok daha artacak, proje mimarisi ve yönetimiyle uğraşanlar bu senaryoları belirlemek, test etmek ve uygulamak için daha fazla mesai harcayacaklar. Geliştiriciler belki de salise kurtaracak optimizasyonlar için günler harcamak zorunda kalacak.
Geleceği yapanlar: Maker hareketi
Hayatımız ise çok yakında internet kullanan ev aletleri, her alanda verimliliği artıracak çeşit çeşit robotlarla dolacak. İşin en ilgi çekici tarafı ise bunları almak yerine herkes evinde geliştirecek. Maker hareketi olarak bilinen bu oluşum, herkesin ihtiyacı olan teknolojinin bir kısmını kendi üretecek. Arduino, Raspberry Pi, Intel IoT gibi projelerin bu kadar büyümesi, sensörlerin kalitesinin artarken fiyatlarının düşmesi, bunun en bariz göstergeleri. 3D yazıcılar bu kadar revaçta olmasının en temel amacı bu. Kickstarter’da bu ürünlerle oluşturulan proje fikirleri ve topladıkları yatırım miktarlarını görünce, söylediklerimin doğruluğunu anlayacaksınız.
Sizlere yazımın sonuna yaklaşırken en çok ilgimi çeken projeden bahsetmek istiyorum: Li-Fi. Fikir aslında çok basit, “Fiber optik kablolarda iletişimi ışık üzerinden yaparken, hayatımız ışık üzerine kuruluyken ışığı niye hayatımızda kullanmıyoruz?” sorusuna dayalı ve gördüğünüz her türlü LED ampülü çok geniş bant bir modeme çeviren, pear to pear bir iletişim kanalı oluşturmak. Tüm hayatın İnternet üzerine kurulduğu bir dünyada bu teknoloji hayatımızda gerçekten çok daha büyük bir etki yapabilir. 2020-25’lerde baz istasyonlarının yerini Li-Fi destekleyen sokak lambalarına bırakması, “Ne görmüşüm ama” diyerek gülümsememe sebep olan bir anım olacak.
Li-Fi’a ilgi duyanlar aşağıdaki videoyu izleyebilir, daha fazla bilgi sahibi olabilirler.
Geribildirim: Sen De Bir Şeyler Yap! - Artistanbul