Γεια σας απο το Ελληνικό Σχολείο της Ίμβρου!*
Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba. Yine bir Zeka Gücü eğitiminden bahsedeceğim size. Bu sefer bir Bilim ve Sanat Merkezi’ni değil, Gökçeada Rum Lisesi’ni anlatacağım.
Turkcell Zeka Gücü eğitimlerini vermek üzere 12-15 Mayıs 2017 tarihleri arasında Gökçeada, özgün adıyla İmroz Adası’ndaydım. Tepeköy’de bulunan Gökçeada (İmroz) Rum Lisesi, bundan tam 54 yıl önce 1964 yılında eğitime kapatılmış ve okul binası çürümeye terkedilmişti. O zamanlarda ilkokul olan bu bina, yıllar sonra yeniden restore edilerek 2015 yılında lise olarak eğitimlerine başlanmış. Böylelikle adada uzun bir aradan sonra bir Rum lisesi açılmıştı. Turkcell de okula basketbol/voleybol sahası, amfitiyatronun yeniden yapımı gibi katkılar sağladı. Bunun yanında Bilim ve Sanat Merkezi okullarına kurduğu Zeka Gücü Laboratuvarları’ndan buraya da kurdu.
Okula gitmeden önce okul müdürü Ioakeim Kampouropoulos ve Bilişim Teknolojileri ve Yazılım öğretmeni olan İlyas hoca ile telefonda ön tanışma ve e-posta ile yazışmalarda bulunduk. 11 Mayıs 2017 günü, feribottan indikten sonra Ioakeim Bey ile karşılaştık. 17 Mayıs Çarşamba günü yapılacak açılış töreni için davetiye dağıtmaya çıkmıştı. Adaya varır varmaz valizimi kaldığım otele bıraktım ve hemen okula geçtim.
Okulda ilk olarak beni müdür yardımcısı Ömür Bey karşıladı. Koridorda öğrenciler vardı ve müzik öğretmenleri Dimitris Fragatzis ile açılış töreni için prova çalışmaları yapıyorlardı. Bu sırada Ömür Bey beni İlyas öğretmenle tanıştırdı. Okulu gezdikten sonra hızlıca Zeka Gücü sınıfına geçip malzemeleri saymak ve yerleştirmek istiyordum. İlyas hoca da bilgisayarların kurulumu sırasında çok yardımcı oldu. Eğitime 22 öğrenci katılacağı için Zeka Gücü Laboratuvarı biraz küçük kalıyordu. Bu nedenle derslerimizi diğer büyük sınıflarda işleyecektik. İki sınıfı da ertesi gün için düzenledikten sonra artık eğitime hazırdık. Laboratuvarın kurulumunu bitirdiğimizde saat 20:20’yi gösteriyordu ama emeğimizin her zerresine değmişti.
Eğitimin ilk günü
Sabah okula geldiğimde branş öğretmenleri, okul müdürü, müdür yardımcısı, öğrenciler kısacası herkes oradaydı. Heyecanla dersin başlamasını bekliyorlardı. Karşımda meraklı gözleri görmek beni de heyecanlandırıyordu. Bir sıradışı durumumuz vardı ki, öğrenciler sadece Rumca konuşabiliyorlardı :). Yalnızca tek bir öğrencinin Türkçe’si anadili gibiydi, bir-iki öğrenci küçük iletişimler kurabilecek kadar biliyordu. Diğer öğrencilerin de çoğunluğu İngilizce’yi anlayabiliyorlardı ama konuşabilen çok azdı. Bizi bu karmaşık durumdan kurtaracak şey çeviriydi elbette ancak Rumca çeviri yapabilecek bir tek Ioakeim Bey vardı fakat o da teknik terimlere aşina olmadığı için ders esnasında yalnızca İngilizce çeviri yapmayı tercih ettik. Öğrenciler İlyas öğretmenin konuşmasına aşinaydılar ve büyük oranda anlayabiliyorlardı. Birlikte tüm eğitim boyunca elimizden geldiğince anlaşılır hale getirmeye çalışacaktık.
İlk tanışma esnasında Ioakeim Bey beni tanıttı ve söylediklerimi öğrencilere aktardı. Bu eğitim boyunca neler yapacağımızı, neden burada olduklarını, projenin amajını konuştuk. Sonrasında hızlıca derse geçiş yaptık.
Ders konumuz App Inventor’da mobil uygulamalardı. Öğrencilerin kendi telefonlarının Android işletim sistemli olması işimizi kolaylaştırdı. Turkcell’in test telefonları takviye için hazırda bekliyordu ama gerek kalmadı.
Öğrenciler uygulamalarının çalıştığını gördükçe mutlu oluyorlardı.
Eğitimin ikinci günü
İkinci günde öğlene kadar Tinkercad ve 3B yazıcı, öğleden sonra da Maker ve Kodlama Kiti ile uygulamalar yaptık. Tinkercad ile tasarım yapıp baskı almak öğrencilerin en favori dersiydi. Öğrenciler Maker ve Kodlama Kiti parçalarını birleştirip devasa araçlar yapıyorlardı :). Bu sırada lansman günü yayınlanacak video için öğrencilerle röportaj yapmak ve birkaç video kaydı yapmak için Turkcell’den çekim ekibi geldi. Türkçe veya İngilizce konuşabilen öğrencilerden seçilerek kayıtlar alındı. Kayıt işleri oyalayıcı olması sebebiyle biraz zaman alıyordu. Öğrencilerle çalışmalarımızı tamamlayabilmek için çekim ekibinin işlerinin bitmesini beklemek gerekti. Akşam 6’ya doğru çekimler bitti, öğrenciler de yorgun düştüler haliyle… Çalışmalarımızı tamamladıktan sonra dersi bitirdik.
Okulda en sevdiğim durumlardan biri, öğrenciler okulu, arkadaşlarını, hocalarını o kadar benimsemişler ki, dersleri olmasa bile okulda birlikte vakit geçirebiliyorlar. Oyunlar oynayıp, piyano çalıyorlar ya da hep birlikte film/tv izliyorlar. Kocaman bir aile gibiydiler.
Eğitimin üçüncü günü
Arduino malzemelerimizi bir gün önceki akşamdan İlyas öğretmenle birlikte sınıfa getirip hazırlamıştık. Öğrenciler geldiklerinde malzemeleri dağıtmak kalıyordu geriye. Eğitime bu derste ne yapacağımızı, Arduino’nun ne olduğunu ve ne işe yaradığını açıklayarak başladık. Bu sırada malzemeleri de kablolar, LED, direnç vs. gibi bahsettikçe her bir öğrenciye incelemeleri için dağıtıyorduk. Elbette ki her öğrencinin ilgi alanı farklı olabileceği gibi burada da bir grup öğrenci kodlama ve elektronikle ilgiliyken bir grup öğrencinin pek de ilgisini çekmiyordu. Buna rağmen derse katılım gösterip denemeye çalışmaları da ayrı güzeldi.
Günün sonunda öğrencilerimiz temel sensörleri nasıl kullanacaklarını öğrenmiş, Arduino IDE diline aşina olmuş ve temel mantığını kavramışlardı. Hatta bazı öğrenciler Maker ve Kodlama Kiti içerisindeki makeyleri ve Arduino ile kullanılan sensörleri birleştirerek kodlama yapma planlarına girişmişlerdi bile :).
Eğitimin dördüncü günü
Proje günümüzde, öğrenciler bugüne kadar işlediğimiz konulardan dilediklerini seçerek özgün projelerini tasarlayıp üzerinde çalışacaklardı. Bir grup Tinkercad’te tasarım yapmak isterken diğer bir grup öğrencilerimiz Arduino, sensörler ve makeylerle proje geliştirmek istediklerini belirttiler. Projelerini tamamladıktan sonra denemek ve çalıştığını görmek onlara inanılmaz keyif veriyordu. Tabii biz de onları mutlu gördüğümüz için ekstra eğleniyorduk :). Proje gününün sonunda çizgi izleyen robot, engelden kaçan araç, ışıkta rastgele hareket eden robot, hareket algılayıcı alarm sistemi, pil ölçüm modülü gibi çeşitli çalışmalar ortaya çıktı.
Eğitimlerimiz normal şartlarda 5 gün sürer; fakat bu kez lansman ve okul açılışı aynı güne denk gelmesi sebebiyle ekstra heyecan vardı okul idaresi ve öğretmenlerde. Öğrencilerle proje çalışmalarımızı 4. günde bitirdiğimiz için öğretmenlerin 5. gün prova yapma ricalarını kırmadık.
İmroz’a (Gökçeada) genel bakış
Gökçeada ya da özgün adıyla İmroz, bildiğimiz diğer adalardan farklı olarak tarihi ve doğal dokusunu koruyarak günümüze gelmeyi başarmış nadir bir yer. Tertemiz havası, şirin mi şirin Rum köyleriyle ve eşsiz manzarasıyla insanı hem ruhen hem de bedenen dinlendiren bir yapısı var. Her köşesinde ayrı bir güzellik barındıran bu adaya gitmenizi şiddetle tavsiye ediyorum!
Eğitimlerin 5. gününü öğrencilerin provalarına bırakınca benim için bir dinlenme günü çıkmıştı. Aynı günün sabahı Artistanbul kurucuları Ali ve Özlem Işıngör adaya geleceklerdi. Onları iskelede karşıladıktan sonra hep birlikte adanın belirli yerlerini gezmek üzere yola çıktık.
Önce Kaleköy’e inip Eleni restoranda deniz ürünleri içeren bir yemek yedik. Genel olarak başarılı ve tazeydi. Tavsiye edebileceğim restoranlardan biri burası. Buradan sonra Kaleköy’ün tepesinde, kayalıkların üzerinde kurulan, harika manzaralı bir restorana geçip kahve içtik. Adanın belki de en güzel manzarasını buradan seyredebilirsiniz. İnanılmaz güzel!
Buradan kalktıktan sonra Eski Bademli Köyü’ne geçtik. Taş evler, dar sokaklar, küçük dükkanlar, yemyeşil ağaçlar, rengarenk çiçekler… Rum köylerinin karakteristik yapısını taşıyan bu köy eski yapısını bozmadan kalan yerlerden biri. Her köşesinde ayrı bir güzellik taşıyordu bu köy.
Eski Bademli’den çıkıp Zeytinli Köyü’ne geçtik. Adada yaşayanlar, Zeytinli Köyü’nde dibek kahvesi ve sakızlı muhallebinin meşhur olduğunu ve mutlaka tatmamızı söylemişlerdi. Biz de öyle yaptık :). Bir Rum kafesi olan Madam’ın Kahvesi’nde oturup bir yandan kahvelerimizi yudumladık bir yandan da balkonundaki şahane ada manzarasının tadını çıkardık. Kalkarken köyün sokaklarında biraz gezintiye çıktık. Yine Bademli’nin sokaklarına benzeyen yapıdaydı fakat biraz daha farklı bir havası vardı tabi. Bu güzel köyde de dolaştıktan sonra dinlenmek üzere otele geri döndük.
Rum köylerinde en çok hoşuma giden farklılıklardan biri de, yeni bir ev yapılacağı zaman eski taş evler arasında sırıtmasın uyum sağlasın diye en fazla iki katlı ve dışı diğerlerine benzer yapıda taş kaplama yapılıyor. Evlerin birbiriyle uyumunu görmelisiniz.
Otelimiz adanın merkezine arabayla 5 dakika mesafedeydi. Bu nedenle ulaşım konusunda sıkıntı çekmiyorduk. Akşam saatlerinde ada merkezini gezmek için tekrar dışarı çıktık. Adanın merkezi küçük bir kasaba havasında, tek tük kafeler olan, banka ve alışveriş ihtiyaçlarınızı karşılayabileceğiniz bir yer. Akşam yemeğimizi eğitim günlerinde deneyimlediğim bir restoranda yedik. Menüde oğlak vardı :). Adanın temiz havası ve yeşillikleriyle, dağlarda bayırlarda gezerek en doğal şekilde beslenen oğlakların yemeği de haliyle lezzetliydi. Böyle oğlakları sevimli sevimli gezerken diye anlatıp yemeğe bağlayınca biraz tuhaf oldu ama doğanın döngüsü bu :).
Lansman ve açılış günü
Adadaki 6. günümüz, okulun açılışının ve aynı zamanda Turkcell lansmanının yapılacağı gün gelmişti. Bugün için hem Turkcell ekibi hem de öğrenciler büyük çabalarla hazırlıklar yapmışlardı. Tören, okulun yan bahçesine kurulan kocaman Turkcell çadırında yapılacaktı. İstanbul’dan 80 kişilik bir grup geldi. Okulun kendi misafirleriyle birlikte sanırım yaklaşık olarak 150 kişilik bir dinleyici kitlesi vardı. Tören için Rum Patriği I. Bartholomeos, Selanik İmroz Derneği Başkanı Pavlos Stamatidis, Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu ve daha birçok önemli kişiler gelmişti. Aslen kendisi de bir Balkan muhaciri bir ailenin çocuğu olan Kaan Terzioğlu, Bartholomeos ve okul müdürü Ioakeim Bey’in konuşma yaptığı törende, duygusal anlar yaşandı. Basında yer alan haberlerden birkaçı için:
Güzel bir final gününün sonunda öğrencilerimle vedalaşarak okuldan ayrıldım. Öğrencilerin o tatlı aksanlarıyla “Deniizzz gitmee, hep burada kal bizimle..” sözlerini unutmayacağım :). Her biri ayrı özel öğrencilerimi çok özleyeceğim.
Adaya gelip burada bu şahane öğrencileri tanımak, paha biçilemezdi. Eğitim boyunca sürekli yanımda olan İlyas öğretmene, okul müdürü Ioakeim Kampouropoulos’a, fizik ve müzik öğretmeni olan Dimitris’e, eğitim boyunca güzel filtre kahveleriyle beni mutlu eden Anna’ya ve tüm öğretmenlere ve elbette tüm Turkcell ekibine tek tek teşekkürler.
Sizleri Turkcell’in Gökçeada (İmroz) Rum Lisesi için hazırladığı video ile başbaşa bırakıyorum. Bir başka eğitim etkinliğinde buluşmak üzere :).
https://www.facebook.com/Turkcell/videos/1449730231716703/
* Yazının başlığı: “Gökçeada Rum Okulu’ndan Merhaba!”
Ali Işıngör
Bu işin asıl kahramanlarına özel bir teşekkür etmezsek olmayacak:
İlk teşekkürümüz, Turkcell sosyal sorumluluk ekibinden sevgili Bahar Erdensin’e… O olmasaydı, bu güzel açılış töreni asla gerçekleşmezdi.
Turkcell Zeka Gücü Projesi’nin anneleri olan sevgili Selin Güler ve Feyza User, sanırım en çok alkışı hak edenler arasındalar. Onlardan bayrağı devralan ve projeyi daha da ileri götüren sevgili Gül Dülger ve Yağmur Demir’in sabrı ve her küçük detayla ilgilenen ekiplerinden de bahsetmeden olmayacak…
Ve elbette bir zamanlar meslektaşı olduğum sevgili Engin Gedik var. Tüm bu ekibin başı… Asıl ona kocaman bir teşekkür borçluyuz!
İyi ki varsınız! İyi ki bu ekibin bir parçasıyız! 🙂