Merhaba, ben Murat Kaan. TEVİTÖL’de son sınıfa geçtim ve Artistanbul ekibiyle okulum ve Turkcell aracılığıyla tanıştım.
Turkcell’in okulumuz için yaptığı bağışın bir parçası olan Zeka Gücü Laboratuvarı için alınan bir toplantıda karşılaştım. Türkiye’de özgür ve açık kaynaklı yazılıma bu kadar önem veren bir topluluk olduğunu gördüğümde çok şaşırmıştım. O zamana kadar, özgür ve açık kaynaklı yazılım ile sadece “Amerika’daki büyük şirketler” uğraşıyor diye düşünüyordum. Artistanbul ekibiyle tanıştıktan sonra ise hem iş hayatına girmek için hem de bu topluluğun bir parçası olmak için staja başvurdum.
Staja başladığım ilk günden itibaren, benim de olmasını istediğim, bir yoğunluk vardı. İlk günümde daha önce hiç yapmadığım işler yaparak, bir sunucu toplayarak başladım. O gün kargodan sunucu için sipariş edilen ana kart, ekran kartı gibi malzemeler gelmişti. Staj’daki ilk görevim ise ana kartı bozuk olan kasadaki donanımı sökmekti. Her ne kadar yazılım ile uğraşmayı sevsem de bilgisayarların donanımı da ilgimi çekmiştir ama çok uzun zamandır bir bilgisayarın içini açmamıştım (çünkü son açtığımda sonu güzel bitmedi). İçindekileri çıkartma kısmı kolay olduğu için sıkıntı çıkmamıştı ve yeni gelen donanımı da takarken, meraktan bütün şirket sırayla geldiği için yardımlaşarak (çoğunlukla Onur işi yaptı aslında) sunucuyu çalışır hale getirdik. Çalışan bilgisayarları söküp takmak benim daha önceden yaptığım bir şey olsa da, sıfırdan bilgisayar toplamak benim için bir ilk olmasının yanı sıra, yeni aldığınız donanımın kutusunu açtığınızdaki mutluluk benim için çok farklı bir deneyim olmuştu.
Yeni teknolojiler ve araçlar
Sunucuyu topladıktan sonra, yeni görevim şirketin kullandığı Vagrant sanal makinelerini tek bir komut ile kurulacak şekilde düzenlemekti. Daha önce hiç duymadığım bir teknoloji olmasının yanı sıra, sanal makinelerin hazırlanma kodlarını değiştirmek için de daha önce hiç deneyimlemediğim Sed adlı aracı kullanmam gerekiyordu. Başta her ne kadar zorlu bir iş gibi gözükse de ilk gün bitiminde bu araçların temelini öğrenmiş ve görevimi yapabilecek duruma gelmiştim. Yazdığım kodları Bash’de yazmamın gerekmesi, “bir bakıma paslanmış” olan kabuk programlama bilgimi de tazelemiş oldu. Daha sonra ise yine aynı araçları kullanarak, geliştirme sunucularının kurulumunun ardından ayağa kaldırılması üzerinde çalıştım.
Vagrant sanal makineleri ile işim bittikten sonra yapacağım iş için iki seçeneğim vardı. Önbellekte veri depolama ile uğraşma ya da GitHub depolarındaki projelerin Django sürümlerini güncellemek. İkinci seçenek göreceli olarak daha önemli olduğu için ona başladım ve şu anda projeleri güncellemek ve güncelleme sırasında çıkan hataları ayıklama üzerinde çalışıyorum.
Artistanbul’daki bu bir haftada öğrendiklerimi sadece projeler üzerinden anlatmak, çok yanlış olur. Çünkü bir aile, çocuklar ders çalışıyor veya anne bulaşık yıkıyor şeklinde düşünülmez. Aile, bireylerin arasındaki ilişki üzerinden tanımlanır. Bence Artistanbul da bir aile. Bunu ofiste geçirdiğiniz her an görebiliyor ve hissedebiliyorsunuz. Burada öğrendiğiniz tek şey teknoloji ve programlama değil. Artistanbul’da özgür yazılımı, kaliteli bir şekilde espresso hazırlamayı ve kedi kumu değiştirmeyi de öğreniyorsunuz. Çünkü burası sadece bir işyeri olmuyor sizin için. Artistanbul ofisi sizin eviniz oluyor.
Geribildirim: Hatalarla Boğuştuğum Bir Ay... - Artistanbul