Merhaba, ben Gül Sena. Koç Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği ve Matematik bölümünde okuyorum. Artistanbul yazılım ekibinin yeni stajyeriyim.
Cihangir yokuşlarına aşinaysanız, Fındıklı’dan Cihangir’e çıkan nefes kesen merdivenlerini ve meşhur kedilerini bilirsiniz. Ben de bir pazartesi sabahı 266 basamak çıkıp, nihayetinde kendimi ofisin önündeki ferah gölgeye attım. Böylelikle profesyonel hayatımın ilk deneyimine soluk soluğa başlamış oldum.
Şuradan bir Django uzatır mısınız?
Artistanbul yolcuğum hızlı başladı. İki hafta öncesine kadar benim için hayatımda birkaç kere kullandığım T1 tramvay hattından farksız olan Python ve Linux, bir anda hayatımın merkezine oturdu. İlk görevim, projelerimizden biri için rasgele vize başvurusu üreten bir Python betiği yazıp bunu yönetim komutu haline getirmekti. Kodu yazmaya başlamadan önce başvuru sistemini, başvurudaki gerekli alanları ve sistemin arka yüzündeki PostgreSQL veritabanını ve hesaplamaları inceledim. Sonrasında Python’un Faker paketini kullanarak gerçek olmayan bilgilerden (isim, adres, telefon numarası, vb) oluşan başvurular üretip, veritabanına kaydettim.
Kodumun modülerleştirilmesi ve daha sonra yapılabilecek değişiklik ya da kısıtlamalara kolay uyum gösterebilmesi için Okan‘a ve de PEP 8 formatına bolca danışarak biraz mesai harcadım. Bu süreçte Django belgelendirmesi modüllerimiz arasındaki ilişkiyi ve başvuru sisteminin arka planda nasıl çalıştığını daha iyi anlamama yardımcı oldu. En sonunda betiği yönetim komutu haline getirmekse akşamüstü serinliğinde denizi izleyerek Mimar Sinan’dan Beşiktaş’a bisikletle gitmek gibiydi. Fazla romantikleştirmemek için trafikte acı çeken araçlara karşı rüzgârı hissettiğimiz kısmından bahsetmeyeceğim.
Ofisten İstiklal Caddesi’ne haritaya bakmadan ilk kez çıkmaya çalıştığımda mı yoksa komut satırında git ve vagrant ile başlayan ilk komutlarımı yazdığımda mı kafam daha karışıktı sorusunun cevabını, hayal gücünüze bırakıyorum. Benzer maceralara atılmak isteyen ve yabancılık çekmekten korkan ilgili okuyucuları temin ederim ki, bürokrasisi az fazlasıyla misafirperver bir alana merak saldınız. Ofisin yardımsever yerlilerinden Neslişah ve ilk gün masasında bana yer açarak kalbimde ayrı bir yeri olan Seda‘nın yardımlarıyla ben bu yolda çok kolay ilerledim.
Bendeniz Gül Sena ve Artistanbul müdavimi olmak
Benzetmelerimden sıkılmayıp buraya kadar okumaya devam ettiyseniz mekânların üzerimdeki etkisini anlamışsınızdır. Aslına bakarsanız ben Artistanbul’u Cihangir’e çok benzettim. Hepsi birbirinden nevi şahsına münhasır ahalisi, ofisteki paylaşım, açıklık ve geri dönüşüm -beni tanıyanlar bu maddenin beni ne kadar mutlu ettiğini bilirler- kültürüyle kaybolmanın keyif verdiği, kendine has bir yer burası.
Bu şehre, programlamaya ve ofise dair yeni keşiflerde görüşmek üzere!
Sevil Erdoğmuş
Tebrikler Gülsena’ma