Orda Bir Yerleşke Var Uzakta
TUG yani TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’nin 2.650 metre rakımdaki dev teleskoplarında Pardus’un nasıl kullanıldığını merak ediyor musunuz?
Bu yazıda değinmek istediğim o kadar çok konu var ki, bakalım nasıl sığdıracağım. TUG, Pardus, Uzay, oksijen azlığı…
Öncelikle ülkemizin öncü bilim kurumlarından TÜBİTAK ile çalışma şansını bana verdiği için patronum Ali Işıngör’e teşekkür ederek başlayayım. Sonrasında TÜBİTAK ULAKBİM Pardus Projesi‘nin topluluk yönetiminde birlikte çalıştığımız Pardus Ekibi’ne ve Pardus kullandıkları için kendileriyle röportaj yapmak üzere TUG’a gitmemize neden olan değerli astronomlarımıza bu harika deneyim için teşekkür etmek istiyorum.
Nereye gittim?
Geçen hafta TUG (TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi) Antalya yerleşkesindeydim. Akdeniz Üniversitesi’nde bulunan TUG binasında astronomlarla buluşup, 3 farklı teleskobun bulunduğu Bakırlıtepe’ye çıktık. İki saatlik bir yolculukla varılan Bakırlıtepe, Antalya’nın kayak merkezi Saklıkent’ten de yukarıda, 2.500 metre rakımda. Saklıkent’e kadar araçla yol aldıktan sonra kayak pistlerine çıkan teleferiğe binerek daha yukarı ve oradan da kar motorları ve kar ATV’leriyle kat edilen 15 dakikalık bir yoldan sonra Bakırlıtepe’deki TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’ne ulaşılabiliyor. Biz gittiğimizde çok rüzgâr olduğu için teleferik çalışmıyordu. Dev gibi, paletli bir kar küreme aracıyla bizleri yukarı çıkarttılar.
Yukarı çıkarken astronomlar, teknisyenler, güvenlik görevlileri ve aşçımız Şenol Bey de bizimle birlikteydi. Şenol Bey’in adını özellikle belirtmemin bir sebebi var; hem yemekleri çok güzel hem de güler yüzlü, sıcacık bir insan. Zorlu kış şartlarına dayanabilmeleri için ekibe lezzetli olduğu kadar besleyici yemekler hazırlıyor. Gözlemevinde günde 4 öğün yemek veriliyor. Gözlemler gece yapıldığı için gece 11’de verilen bir yemek daha var. Bazen çorba, bazen yumurta ve kahvaltı gibi olabiliyor.
Orada neler oluyor?
TUG’daki tüm görevliler, basınç ve oksijen azlığından etkilenmemek için 6 günde bir değişen ekipler halinde çalışıyor. Hatta araçla Saklıkent’e doğru çıkarken biz alışık olmayanlar yukarıda baş ağrısı, sersemlik vb. yan etkiler yaşamayalım diye 1.500 metre civarında bir mola verip vücudumuzun ortama alışmasını sağladılar. Dolayısıyla 2.500 metrede ben hiçbir sıkıntı yaşamadım. Bu hava beni etkilemiyor doğuştan kozmonot özellikleri taşıyorum filan diye ortalıkta dolaşırken ziyaretimin 2. gününde T100 teleskobuna çıkarken alt tarafı 150 metrelik bir yolu kat etmenin ne kadar zor olabildiğini gördüm. 2.500 metreden 2.650 metreye tırmanışım sırasında 10 adımda bir durup, içimi doldurmayan nefesler alarak zor da olsa yol almaya devam ettim ve bir metre çapında aynası olan T100 teleskobunu görme fırsatım oldu.
Teleskoplar ayna çaplarına göre isim alıyorlarmış. Aynı yerleşkede RTT150 ve T60 diye iki teleskop daha var. RTT150 Rus Türk ortaklığı ile yürütülen bir proje olarak kurulmuş. Başında da ülkemize teleskobun kurulduğu sırada bir yıllığına gelmiş olan ve gelişinden 25 yıl sonra artık Türk vatandaşı olan Başuzman Araştırmacı, Astronom Dr. İrek Hamitoğlu bulunuyor. Bu teleskop uluslararası bir projenin dünya üzerindeki 20 gözlem noktasından biri, yakın zamanda uzaya fırlatılan James Webb uzay teleskobunun aldığı görüntüleri kendi izlediği alanda detaylandıran RTT150’nin önümüzdeki iki yıl içerisinde 200’e yakın keşif yapması bekleniyor. RTT150’nin de dahil olduğu bu proje sayesinde önümüzdeki on yıl içerisinde uzayın sürekli genişleyen bir yapıda mı yoksa sınırları olan sabit bir boyutta mı olduğu netleşecek ve bu da şuana kadar var saydığımız fizik kurallarının doğru olup olmadığını kanıtlayacak. Keşke lisede fizik hocam Rus aksanıyla Türkçe konuşan Dr. İrek olsaydı ve ben de fizikten anlayan ve seven biri olabilseydim. O kadar basit ve güzel bir şekilde anlattı ki, uzay fiziğini bir günde anladım :)).
TUG ve Pardus
T60 teleskobu diğerlerinden küçük olmakla birlikte çok çevik ve tamamen robotik bir teleskop. Hepsinden hızlı olduğu için de yüksek hızlı gök cisimlerinin ve yörüngemize yakın geçen asteroid ve/ya kuyruklu yıldızların takibinde de kullanılıyor. O sırada üzerinde hangi görev olursa olsun bağlı bulunduğu diğer teleskoplardan gelen ani takip görevlerini yerine getirmek üzere hızla yön değiştirebiliyor. Cismin takibini takibi yapıp nesne görüş alanından çıktıktan sonra gözlemlerini uluslararası ortak havuza yollayarak yeniden görevine dönebiliyor. Tüm bu otomatize hareketleri açık kaynak kod ile astronomlar tarafından geliştirilen yazılımlar sayesinde başarıyla gerçekleştiriyor. TUG’daki tüm teleskoplar uzaktan kontrol edilebiliyor. Özellikle Uzman Astronom Yücel Kılıç tarafından ısrarla tercih ve tavsiye edilen Pardus da bu önemli projelerin üzerinde koştuğu işletim sistemi… Tüm astronomlar açık kaynak kodlu sistemler kullanıyor ve ihtiyaç duydukları noktalarda kendi yazılım eklentilerini yazabiliyorlar. Burada Uzman Astronom Orhan Erece devreye giriyor ve tüm bilim projelerinde özgür yazılımların kullanılmasının önemine ve etik olarak doğruluğuna değiniyor.
Issızlığın ortasında sakin bir ev, TUG
Bulutların üzerinde, tüm heybeti ve karlar altına gömülmüş ihtişamıyla sanki Ay’daymışız gibi hissettiren TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’nde çalışan tüm ekipler zorlu koşullarda görevlerini yerine getirirken birbirine bağlı bir aile olmuşlar. Geceleri -25 dereceyi bulan soğukta teleskopların bakımını yapan, donan kubbelerin gözlem için dönebilmesi adına buzları kıran, zaman zaman kar fırtınası olduğunda, gözgözü görmediği için araçlar kullanılamadığında, karların içinde bata çıka teleskoplarına yürüyerek giden astronomlar, teknisyenler, güvenlik görevlileri ve Pardus’dan oluşan küçük ama sıcak bir aile…
2.650 metre yükseklikten ve oksijen azlığından kurtulur kurtulmaz içimi dolduran hisler bunlar. TUG ekibiyle yaptığımız ve Pardus’u nasıl kullandıklarını ayrıntılarıyla anlattıkları röportajımız ise bir sonraki yazımızın konusu olsun :).
Çok kısa bir süre sonra tekrar görüşmek üzere!